Yaş 33 olunca eyvaah ya baya geç oldu sanırım diyorsun. Genç yaşlarda iyi planlama yapamamanın sonuçları sanırım. Ah bir 18 olsamlı yıllar dün gibi. Tamamen duygusal davranıp yaşamanın getirdikleri. Kariyer planları sonraya ertelenmemeli. Akademik alanda yapabileceğin şeylerden, kendinden eminliğin hep genç yaşların ve hızlı çalışan hormonların bir oyunu sadece.
Neyse bu konu uzar, başlıktan uzaklaşmamalı.Tatil uzun olunca kendi planların yetmiyor. Eşin de planlara dahil olup, birikmiş izinlerim var ben de şimdi kullanayımla başlayan bir cümlenin sonunda kendini hooop Ankara da buluyorsun. Önceleri fena fikir gibi gelmedi aslında. Madem isteklerimi yapamayacağım bari Ankara da gezilir dedik ama -15 gündüz -24 gece sıcaklığıyla ve de evhamlı bir büyükanneyle çok da anlamlı olmadı. Çocuk zaten nane molla öksürük var kulak burun boğaz kapıda bekliyor, e haliyle huysuzluk doğal huyumuz olmuş.
İşte bu hallerde Ankara Kalesine gidelim dedik önce. Yol buzlu hava soğuk ama olsun çıktık tepelere. Çok da güzel bir mekanmış neden daha önce gelmemişiz dedirtti. Ama tadilat nedeniyle kale kapalıymış. Ona da tamam. Napalım çevrede birkaç foto çektik pekte fotojenik çıkmışız süper moral yaptık boy boy fotoları gezip görmüşüz gibi faceye koyarız dedik. Orada Anadolu medeniyetleri Müzesine giriş yaptık orası da ancak 1/3 ü ziyarete açık ama yine süper fotolar çektik, İstanbul a dönünce ilk çağdan başlayarak tekrar tarih kitapları incelenecek diye aklımıza notlar aldık ve huysuz oğlumun ‘’ yeteeer gideliiiim üşüdüüüm öhhhhööğöğöö’’ sesleriyle apar topar çıktık.
Anladık ki açık mekanlar çocukla zor olacak. Alışveriş merkezlerinden bıkmışız bizde aile ziyaretleri yapalım dedik. Eşimin kuzeni prof olmuş hastahane de oda kapısında bekleyip sürpriiiiz diyelim dedik. Tam 2 saat bekledik. Sonunda görüştük, iyi de oldu. Bari benim de Ankara tayinli arkadaşıma uğrayalım hem oğlum da oğluyla oynar oh oh dedik. Ankara nın en ucuna Or- an a gittik buluştuk. Birde baktık ki çocuğunu getirmemiş. Aaaa olmadı ama dedik. O da hadi eve gidelim orada oturalım o zaman dedi. Haydi gittik askeri lojmanlara. Lojmanlar daha çok uludağ biraz ılgaz hatta Sibirya havasında . Her yer buz yerler jilet gibi yürek Selanik park ettik arabayı çıktık eve. Hoşbeş sohbetin ardından aaa geç olmuş büyükanne merak eder diye birsürü güzel fotoğrafla döndük geldik büyük anne evine.
3 dolu gün geçirdik. Arada Avm de yaptık tabi. Bu kadar yeter . Oğlan da daha fazla oyalayamaz hale gelince kendini, hadi eve dönelim istedik. Ne mümkün; yollar fena, İstanbul zaten kopmuş son 30 yılın en soğuk ve karlı kışını geçiriyor. İstanbullular sokaklarda ‘ Sibirya şaşırma sabrımızı taşırma ‘ diye bağrışır hale gelmişler. Muhteşem kar macera ve manzaralarını haberlerden izleyip oturduk münasip yerlerimizin üzerine.
Hava durumlarını takibe alıp aha da en uygun gün diye çıktık dönüş yoluna. Yollar fena değildi hava hep
- derecelerdeydi. Birkaç foto daha çekelim diye makineyi elime alınca farkettim sevimli oğlumun tüm fotolarımı sildiğini.
Böyle durumlarda neye hangi sırayla kızacağını bilemiyor insan. Giden güzel çıkmış tek avuntum olan fotalara mı yanasın yoksa, kocanın ben sana dedim çocuğa makine verilmez laflarına mı fitil olasın. İşte bu haller içinde boğazımda müthiş bir acı çekmeye başladım. ağrı kulağıma vurdu. Titremeler falan olunca, İstanbul'a girer girmez vardık aile doktorumuza. Akut faranjit tanısıyla antibiyotik ateşdüşürücü burun spreyleri vs alıp şükür geldik evimize.
İşte böylece bir tatilin de sonuna gelmiş bulunuyorum. 3 gündür de Evde yatıp iyileşmeye çalışıyorum. Pazartesi gününe kadar düzelmeyi umuyorum. Elimde kalan dönüş yolundaki birkaç fotoyla hadi bana eyvallah diyorum.