25 Aralık 2011 Pazar

Oğluma...

3 temmuz 2007 yılında başladı bütün hikaye...


Hayatımın bu denli değişeceğini, her türlü duygunun bu kadar arka arkaya tutarsızca yaşanabileceğini anlatsaydı biri bana çok abartı gelirdi doğrusu.


Artık anne olmuştum işte. Zorlu geçen bir doğum hikayesinden sonra sabırsızca yattığım odada oğlumu görmeyi beklerken kalbimin sesini kulaklarımda hissediyordum ve  bir hemşirenin kucağında odaya ilk girdiğinde nefesimi tuttuğumu hatırlıyorum.



Hamilelik sürecinde her anne paylaşır kendi anılarını. Hele kucağına bir al o zaman anlarsın derler. Gerçekten kucağımdaki ilk sıcaklığını öldüğüm zamana kadar unutamam. O andan itibaren anlıyorsun ki herşey çok farklı olacak ve öylede oldu da...





İlk yıl zorlu geçti oldukça. Birbirimize öyle çabuk alışamadık. Ben senin ağlamalarını çözemedikçe bildiğim tüm doğruları unuttum. Dış sesler ele geçirdi mantığımı. İlk yanlışım, eski yaşantıma bir şekilde tekrar sahip olabileceğimi düşünerek hareket etmek oldu. O yönde beklentiler geliştirdim durdum. Baktım olmuyor bunalımlara girdim. Saçlar boyandı, kesildi, tekrar kesildi, tekrar kesildi.







 Sonra bir kırılma noktası oldu, neydi bilemiyorum ama alıştık birbirimize.




 Artık daha az ağlıyor daha çok gülüyorduk. Benim sana senin bana bağımlılığımız bir başka boyuta taşındı. Aslında bu da normal değildi. Daha doğrusu alışma denilen süreç, sen ve benden hariç diğer her şeyden soyutlanma sürecimizdi.












3. yılımız daha da keyifli oldu. Artık uykular daha da düzeldi, tuvalet alışkanlığımız yerleşti. Tatilimiz çok keyifliydi.


 Evde geçirdiğimiz zamanlar daha işlevsel olmaya başladı bu arada ilk okul tecrübemizle ilk ayrılığımızı yaşadık. Bir hafta boyunca sen okulda ben yollarda ağladım.

 Diğer çocuklarla olma keyfini yaşayınca yarım günler yetmez oldu. Yaz tatilinde evlere sığmaz olduk.




4. yaşımızla birlikte ilk bisiklet heyecanını günlerce parklarda turlar atarak yaşadık. Arkadaşlar gelmiştir, hadi çıkalımlarla geçti koca yaz.






Eylül gelip dayanınca kapıya; yine mantığım yerine kalbimin sesiyle, başladın anne okuluna. Neyse ki Ayşegül öğretmeninin çabalarıyla alıştın sınıfına.




Şimdi dönüp  bakınca geriye; ne çabuk, ne yavaş, geçmiş yıllar.
Ne zor, ne keyifli günler bekliyor bizi. Hayatımın tadı, tuzu, anlamı,telaşı, neşesi, hüznü.


Ömrün; anlamlı, mutlu, vicdanlı, huzurlu, taşıyabileceğin kadar sevgi yüklü, verebileceğin kadar sevgi dolu olsun yavrum.
Seni çok seviyorum.

24 Aralık 2011 Cumartesi

AnneM

Her sıkıldığında, düşüncesi bile içini rahatlatan bir varlığa sahip olmak çok özel bir duygu. Sadece bu sebepten bile hiçbir şeyden şikayete hakkım yokmuş gibi geliyor. Geçen akşam arkadaşlar söyleyince fark ettim. Hani öyle olur ya,  çok doğal gelir bazı şeyler sadece yaşarsın. Sadece birisi görünce sen de görürsün işte.

İş çıkışı çok daraldım bi buluşalım diyerek akşam vakti buluştuk. Bir şeyler atıştırıp vitrinlere baktık. Bir mağazanın ayakkabı reyonunda takılıp katıla katıla gülerken ayakkabı çizme denedik. Sonra oğluşu oyuncaklardan alıp eve geldik. Çay içtik, dizi seyrettik, dedikodu yaptık. Tüm günün yorgunluğu stresi bitiverdi birden.


Çok sıradan hiç özelliği olmayan bir gün belki ama inanılmaz rahatlattı beni. Şükrettirdi bir kere daha.
Bir tek annem olsun bana bişey olmaz dedirtti.

11 Aralık 2011 Pazar

Hafta sonu dedikleri...

Dostlarla doyasıya eğlenmek, laflamak, gelmiş geçmiş muhasebesi yapmak yıllar geçtikçe daha da değerli oluyor. Hayat koşuşturmacasında yalnız olmadığımızı, hepimizin nicelikte farklı nitelikte aynı dert, tasa, mutluluk ve heyecanlarla yoğurulduğumuzu anlatıyor hatırlatıyor. İşte bu yüzden çok değerli, dostlarımla olduğum hafta sonlarım. İyi ki varsınız çok yaşayın...
                                                             Canım Karım Halleri

                         Ne terassmış ama harika bir manzara dondurucu bi soğuk:))

                                               İstiklalde kestane şekeri keyfi.


                                                          Benazir Butto halleri:))
                                                               Asmalıııı Mescit
                                                             Ağzım kulaklarımda halleri
                                                              Seni seviyorum halleri
                                                             Eskimeyen dostlar
Sizleri seviyorum sanki

9 Aralık 2011 Cuma

BEN GELDİM:))

Aaa neymiş bu blogger derken; bodoslama içine dalıp, hatta şifrelemeleri falan unutup, çok yaşayasıca  Katerler tarafından yenilenip buralara kadar geldim. Yazıyı hep sevdim ben. Uzun devrik cümlelerle duygularımı bir hışım kağıda geçirmeyi. Yeni bir deneyim, bir mola olacak benim için. Gezip gördüklerimden çok yaşayıp yuttuklarım olacak muhtemelen. Haydi bakalım rastgele:))